Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

9 Nisan 2012 Pazartesi

Görme Kılavuzu: Aklın Kirden Arınması İçin…

Görme Kılavuzu
Yazılar
Hasip Akgül
1999, Akış Yayıncılık
2007, Duvar Kitabevi

İÇİNDEKİLER
Birinci Baskıya Önsöz-Aydın Ölmez
Yalçın KÜÇÜK
İkinci Baskıya Önsöz
Giriş

BİRİNCİ BÖLÜM
Yaratıcılık Öncesi İki Görme Biçimi:
İmagoloji ve İdeoloji
Yaratıcı Görme: Düşünen Göz: Yorozlu
W Versus W
Kaftan Kim?
Yaratıcı Görme: Eylemli Göz: Picasso
Görmenin Evrimi
Savaş ve Görüntü
Meydan ve Görüntü
Ölüm ve Görüntü
Gelenek ile Bugünü Görmek
Maske Görmez Dikizler
Kör Olma da Gör Bizi

İKİNCİ BÖLÜM
Çözülüşün Görüntüsü
Devletin İdeolojik Mekanizması
Kafka ve Türkiye Solu
Edebiyatımız ve Solcular
Sol, İşçi Sınıfını Nasıl Seviyor?
Çekici Görünür
Ama Deniz Kızları Yanılsamadır

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Vasat Nasıl Üretilir?
Günlük Gazetenin Otopsisi
Zalimin Meclisinde Oturan da Zalimdir
Sanat mı? Şımarıklık mı?
Bedri Baykam mı?
Bir Teşhirci Entelektüel: Hilmi Yavuz
Romancıdan Politikaya Öpücük:
Orhan Pamuk
Politikacıdan Romancıyaya Öpücük:
Erhan Bener
Gün Dirildi Üzerine ve Bir Selam
Aydın Sosyal Hayduttur
Oyun Yazarı Nazım Hikmet
Çetin Ceviz; Çürük Altan
Kaptan
Görme Kılavuzumuz Aziz Nesin
Korkaklara Kahraman Aranıyor!

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Futbol-Din-Kapitalizm
Makine-Doğa
Teknoloji-İnsan İlişkileri
Pazara Çıkarılan Sosyalizm
Traji-Politik
Sonsöz ve İthaf
Yeşilçam filmlerinin düşünce dünyamıza armağan ettiği bir sahnedir: Köyünden çalışmak ve yeni bir hayat kurabilmek umuduyla göçüp şehre gelen bir tarım işçisinin ‘koca’ şehirle olan bu ilk karşılaşmasında yüzünde beliren ifadeyi anlatır. Köy ve kent yaşamı arasında kurduğumuz bu küçüklük-büyüklük dikotomisi bizi, tarım işçimizin büyük bir umut ile attığı adımların bu yeni yaşam karşısında birer çaresizliğe dönüşeceğinin daha filmin başında bu ifade ile verildiği noktasında bir çıkarsamaya vardırabilir. Ne var ki bu çıkarsama bizi, izleyici olarak bize dışarıdan sunulanları/enforme edilenleri aldığımız pasif bir konumdan çıkarmaya yetecek bir süreci başlatmayacaktır. Gerçekten de Yeşilçam filmlerinin, masum bir tarafı da olmasına karşın, izleyiciye ‘gösterdiği’, hep aynı hızda hareket eden bir tren olmuştur ve hep aynı hızda hareket etmekle hareket etmiyor görünmek arasında bir fark yoktur ve farkı yaratacak olan ‘hızdaki değişim’ olacaktır.

Eğer tarih, sıfır noktasında bulunan insanın kendi dışından belirlenmiş/verili doğayı ilk kez değişikliğe uğratması sonucu başladı ise ve insan bunu yaptığı için salt yaşayan bir nesne olmanın ötesine geçip, yani yaptığı şeyi yapan olmasından mütevellit bir özne haline geldi ise hızdaki değişimi görebilmek için de kendi dışından belirlenmiş dünyanın dışına çıkabilmek ve onu değişikliğe uğratmak gerekiyor.

İşte bu hızdaki değişime yoğunlaştığımızda artık bu sahnede yaşananın bir kültür şoku değil, ürününe ve başkalarına yabancılaşmış bir tarım işçisinin, bunlara ek olarak bir de kendine yabancılaşmış olan bir şehirliyle karşılaşmasından ibaret olduğunun ayrımına varırız. Buna bakmakla görmek arasındaki fark diyoruz ve bu söylediklerimiz lügatimizde “farkı fark etmek” deyimine karşılık geliyor.

Tarım işçimizin emeğine ve başkalarına duyduğu yabancılaşmadan kendine duyduğu yabancılaşmaya doğru yapacağı yolculuğun ideolojik uzanımlarına baktığımızda özellikle ‘Değişen Dünya’ ile başlayıp ‘Yeni Dünya Düzeni’ ve ‘Globalleştirme’ ile devam eden, bireyin artık tümüyle kendi dışından belirlendiği ya/ya da belirlenmek istendiği bir Matrix’e varmış olduğumuzu görüyoruz. Yeşilçam’dan başlayıp Hollywood’da sonlanan bu yolculukta, artık izlediğimiz, kendi yaşam tarzını yaşayamayan bir konumdan, gerçekte alıcısı olduğu halde kendi dışından belirlenmiş bir yaşam tarzının ‘yaratıcısı’ konumuna geçişin kareleridir.

Hasip Akgül, farkı fark etmek üzerine kurduğu Görme Kılavuzu adlı eserinde tüm bir yaşamın ideolojik belirlenimler altında olduğunu vurguluyor ve bir yandan ‘yanlış bilinç’ gibi sorunlu alanlara girerek bu sürecin çok dallı yapısının teorik çıkarsamasını yaparken diğer yandan bu çıkarsamanın ürünlerini de kitabında incelemiş oluyor. İnsanlar geleneksel düşünüşler, inançlar, ahlaki yargılar vb. gibi bilinçlenme biçimlerine tekabül eden davranışların sergilendiği toplumlar halinde yaşarlar ve bu davranışların her birinin kaynağında ideolojik belirlenimler yatar, diğer bir ifadeyle ideoloji hepsini kapsar. Nasıl devletler hukuksal açıdan insanları vatandaşlık bağı ile homojen hale getirmiş oluyorsa ‘gizli ideolojiler’ de insanları fetişler, markalar vb. üzerinden homojenleştirir. Dolayısıyla görüntüleri ayırt ederken öznenin kendisini de ayrı tutması/heterojen kılması esastır. Bilindiği gibi Marks, görünenle gerçek arasındaki farka işaret eder ve bu farkın peşinden koşmayı bilim yapmak olarak adlandırırken, şüphesiz bilim insanının da, içinde bulunduğu toplumun bir üyesi olarak ‘işe’ ideolojik belirlenimlerce oluşturulan önyargılar ile başlayacağını vurguluyor, bilim insanının bu önyargıları bilimsel noktaya taşıyabilmesinin kendisini heterojen kılmakla mümkün olacağını söylüyordu. Öyleyse Marks’ın ‘yanlış bilinç’ kavramıyla ideolojiye yüklemiş olduğu olumsuzluğu genele yayarak her ideolojiyi ‘yanlış bilinç’ olarak değerlendirmek bilim insanını daha başında bilim yapamaz hale getirmek olacaktır ki bu Hasip Akgül’ün de karşı çıktığı bir noktadır. Bu ise üretilmiş bir yanlış bilinç olarak, ideolojilerin sonunun geldiği yönündeki örnekte olduğu türden, bir ideolojinin gerçek üzerindeki bütün çarpıtma mesaisini bir yönteme dayanarak ortaya serecek bir anlayışın da bilimsel olamayacağı anlamına gelecektir.

Görünen aynı zamanda gösterilen de demektir ve öze doğru yapılacak yolculukta farklı bakabilmek bir nitelik haline geldiğinde gösterilenle de yetinilmeyecek ve puslu camların ardından görmemizi sağlayacak birer kılavuz edineceğiz demektir. Akgül “Akıp giden görüntüleri yakalayabilmek için, insanın bu görüntüleri bir yasanın boyunduruğu altına alması, yanılsama dolu gövdesini kavram parçalarına ayırması ve şayet varsa yaşayan ruhunu ayrı bir söz çerçevesi içinde saklamaya alması gerekir; ideoloji budur” derken böylesi bir kılavuzun görünen köylere de gerekebileceğini vurgulamış oluyor.
KAYNAKÇA
AKGÜL, Hasip, Görme Kılavuzu, Akış Yayıncılık, İst., 1999
ÇULHAOĞLU, Metin, Binyıl Eşiğinde Marksizm Ve Türkiye Solu, YGS Yayınları, İst., 2002.
CANGIZBAY, Kadir, Globalleş(tir)me Terörü, Odak Yayın Ve Dağıtım, Ank., 2003.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder